ISSN: 2791-643X
Volume : 2 Issue : 2 Year : 2025
Tarandığımız İndeksler
SPOR, EĞİTİM VE ÇOCUK - Spr Ed Child: 2 (2)
Cilt: 2  Sayı: 2 - 2022
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I

2. 
İçindekiler
Contents

Sayfa II

DERLEME
3. 
Farklı Okul Öncesi Eğitimi Yaklaşımlarına İlişkin Türkiye’de Yapılan Çalışmaların İncelenmesi
Investigation of Studies About Different Preschool Education Approaches in Turkey
Selahattin Semiz, Aslı Yıldırım
doi: 10.5505/sec.2022.35744  Sayfalar 1 - 23
GİRİŞ ve AMAÇ: Ülkemizde farklı okul öncesi eğitim yaklaşımlarına olan ilgi giderek artmaktadır. Farklı yaklaşımlardaki etkili uygulamalar takip edilerek, ülkemizde etkililiği araştırılmakta ve bu yaklaşımları açıklayan çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda bu çalışmada Türkçe alanyazında farklı okul öncesi eğitim yaklaşımları üzerine yapılan çalışmaların incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaca yönelik olarak EBSCO ve Google Scholar veritabanları üzerinden tarama yapılarak hakkında en az 5 çalışma yapılmış olan yaklaşımlar üzerine yapılan çalışmalar incelenmiştir. Çalışmada birçok erken çocukluk eğitim yaklaşımı içerisinden, Türkçe alanyazında hakkında daha çok çalışma olan Başarıya İlk Adım Programı, Çocuklarla Felsefe Eğitimi Yaklaşımı, High/Scope Yaklaşımı, Montessori Yaklaşımı, Oyun Temelli Eğitim Yaklaşımı, Proje Yaklaşımı ve Reggio Emilia Yaklaşımı olmak üzere bu yedi yaklaşım üzerine yapılan çalışmalar incelenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada nicel araştırma desenlerinden tarama deseni seçilmiştir. Genellikle tarama araştırmalarının amacı, araştırma konusu hakkında var olan durumun fotoğrafını çekerek durumu betimlemektir. Bu noktada bu çalışmada da belirtilen yaklaşımlar hakkındaki durumun betimlenmesi amaçlandığı için bu desen tercih edilmiştir.
BULGULAR: Yapılan tarama sonucunda Başarıya İlk Adım Programı’ndan 6, Çocuklarla Felsefe Eğitimi Yaklaşımı’ndan 10, High/Scope Yaklaşımı’ndan 10, Montessori Yaklaşımı’ndan 58, Oyun Temelli Eğitim Yaklaşımı’ndan 11, Proje Yaklaşımı’ndan 17 ve Reggio Emilia Yaklaşımı’ndan 10 olmak üzere toplamda 122 çalışma incelemeye dahil edilmiştir. Çalışmalar yayın türü, yıl, konu, yöntem, desen, katılımcılar, veri toplama araçları ve kullanılan istatistikler gibi başlıklarda incelenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Literatür taraması sonucu yapılan incelenmede, Türkçe alanyazında en çok çalışılan yaklaşımın Montessori Yaklaşımı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Okul öncesi eğitim yaklaşımları üzerine yapılan çalışmaların sayısı giderek son yıllarda giderek artmaktadır.

ORIJINAL ARAŞTIRMA
4. 
Ortaöğretim Öğrencilerinde Yabancı Dil Konuşma Kaygısı ile Cinsiyet, Okul Türü, Yabancı Dil Eğitim Geçmişi İlişkisinin İncelenmesi
Investigation of the Relationship between Foreign Language Speech Anxiety and Gender, School Type, Foreign Language Education History in Secondary School Students
Arzu Lale Kındığılı
doi: 10.5505/sec.2022.36855  Sayfalar 24 - 35
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı, ortaöğretim öğrencilerinde; cinsiyet, eğitim alınan okul türü ve öğrencinin yabancı dil destek eğitimi almış olmasının yabancı dil konuşma kaygısı üzerindeki ilişkisini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmada, Ankara il merkezindeki farklı türlerden liselerin 9. sınıfında eğitim görmekte olan tarama yöntemiyle seçilmiş 155 öğrenciye İngilizce Konuşma Kaygısı Ölçeği (İKKÖ) uygulanmıştır. Zaman ve mali kaynaklar konusundaki sınırlılıklar nedeniyle evrenin içinde yer alan, özellikleri ve verdikleri cevaplar açısından evreni yansıtabilecek bir örneklem grubu oluşturulmuştur. Elde edilen veriler nicel analiz yöntemlerinden olan betimsel istatistikler (t testi, ANOVA) ile yorumlanmıştır. Çalışmaya katılan öğrencilerin İngilizce konuşma kaygı düzeylerinin değişkenlere göre farklılaşma durumları incelenmiştir.
BULGULAR: Araştırma sonuçları, kız öğrencilerin İngilizce konuşma kaygı düzeylerinin erkek öğrencilerden daha fazla olduğunu göstermektedir. Okul türünün yabancı dil konuşma kaygısı üzerinde anlamlı bir etkisi gözlenmemişken, öğrenenin yabancı dilde aldığı destek eğitiminin yabancı dil konuşma kaygısını azalttığı gözlemlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ortaöğretim öğrencilerinde yabancı dil konuşma kaygısı ile cinsiyet, okul türü ve yabancı dil eğitim geçmişi ilişkisi düzeyini incelemek amacı ile yapılan bu araştırma 155 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulguları, yabancı dil konuşma kaygısının cinsiyete göre anlamlı bir farklılık gösterdiğini ve kız öğrencilerin konuşma kaygısının, erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

5. 
Okul Öncesi Eğitimini Pandemi Döneminde Alan Öğrencilerinin Okula Hazır Bulunuşluk Düzeyleri
School Readiness Levels of Students Who Take Pre-School Education During the Pandemic Period
Makbule Korkmaz
doi: 10.5505/sec.2022.46855  Sayfalar 36 - 55
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı Covid 19 salgını nedeniyle uygulamaya başlanan uzaktan eğitim sürecinin okul öncesi öğrencilerinin ilkokula hazır bulunuşluğu üzerinde olumsuz bir etkisi olup olmadığını tespit etmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu araştırma nicel bir araştırma olup betimsel tarama yöntemi uygulanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2021- 2022 eğitim öğretim yılında İzmir ili Bornova ilçesinde resmi ilkokullarda görev yapan sınıf öğretmenleri oluşturmaktadır. Araştırmanın uygun örneklemini ise 2021-2022 eğitim öğretim yılı İzmir ili Bornova ilçesine bağlı olan ilkokullarda görev yapan 10 öğretmen ve 120 birinci sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmaya 2’si erkek, 8’i kadın olmak üzere 10 öğretmen katılmıştır. Araştırmaya dâhil edilen 120 öğrenciden, 6 tanesinin verilerinin uç değerde olmasından dolayı toplam çalışma verisi içerisinden çıkarılarak çalışma 114 öğrencinin verisi ile yürütülmüştür. Çalışmaya dâhil edilen ilkokul öğrencilerinin cinsiyet, yaş ve daha önceden okul öncesi eğitim alma durumlarına ilişkin demografik bilgiler belirtilmiştir. Veri toplama aracı olarak Doç. Dr. Tuncay CANBULAT ve Dr. Halit KIRIKTAŞ tarafından geliştirilen “İlkokula Hazır Bulunuşluk Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçekte yer alan sorular 1. sınıf öğretmenleri tarafından doldurulmuştur.
BULGULAR: Araştırma sonucunda cinsiyetin okula hazır bulunuşlukta anlamlı bir farklılık yaratmadığı, ilkokula başlayan çocukların yaş durumlarının hazır bulunuşluk üzerinde etkisi olduğu tespitlerine ulaşılmıştır. 72 aylık ve üstü çocukların 66-71 aylık çocuklara göre duyuşsal, psiko-motor ve öz bakım becerilerinde hazır bulunuşluklarının daha yüksek olduğu gözlemlenmiş, bilişsel boyutta ise hazır bulunuşluklarda iki öğrenci gurubu arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Fakat diğer boyutlarda ve toplam hazır bulunuşluk puanında 72 aylık ve üstü çocukların lehine anlamlı fark olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca uzaktan eğitim döneminin ilkokul hazır bulunuşluğu üzerinde olumsuz bir etki yapmadığı tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Uzaktan eğitim şeklinde bile olsa okul öncesi eğitimin ilkokul hazır bulunuşluğu için önemi anlaşılmıştır. İlkokula başlama yaşı için 72 ayın ideal olduğu görülmüştür.

6. 
Diyarbakır’da Satranca Olan Tutum
Attitude to Chess in Diyarbakır City
Mesut Süleymanoğulları, Tuba Gür, Bayram Alı Sıvaz
doi: 10.5505/sec.2022.69885  Sayfalar 56 - 66
GİRİŞ ve AMAÇ: Satranç, analitik düşünme, problem çözme ve matematiksel kavramları uygulama gibi birden fazla bilişsel unsuru barındıran; bireylerin gelişimine olumlu katkılar sağlayan, tüm dünyada geniş kitlelerce oynanan ve belirli kurallara sahip kadim bir oyundur. Bu çalışmada Diyarbakır ili merkezde ikamet etmekte olan ve farklı demografik özelliklere sahip amatör satranç oyuncularının satranca olan tutumlarının farklı değişkenlerce incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada, nicel araştırma yöntemlerinden tekil tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini 2021-2022 yılında Diyarbakır ili merkezde satranç oynayan 47’si kadın, 70’i erkek olmak üzere toplam 117 birey oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplamak amacıyla ‘Kişisel Bilgi Formu’ dışında Sadık, Öntürk ve Dinç (2018) tarafından geliştirilen ‘Satranç Oyununa Yönelik Tutum Ölçeği’ kullanılmıştır. Araştırmanın istatiksel analizlerinde veri setinin normal bir dağılıma sahip olması nedeniyle parametrik testler kullanılmıştır.
BULGULAR: Araştırma kapsamında gerçekleştirilen analizler sonrasında ailesi tarafından satranca teşvik edilen katılımcıların tutum düzeylerinin arkadaşları tarafından teşvik edilen grubun düzeyinden daha yüksek olduğu bulgulanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Gerçekleştirilen bu çalışma sonrasında katılımcıların satranca olan tutum düzeylerinin, çevresel bir faktör olan sosyokültürel yapıya göre farklılaştığı sonucu elde edilmiştir. Özellikle bireylerin bilişsel, sosyal ve ruhsal gelişiminde önemli bir etkiye sahip olan satranç oyununa ebeveynler, eğitmenler ve rol modellerce gerekli rehberliğin sağlanmasının önemli bir çaba olacağı düşünülmektedir.

7. 
Televizyon Reklamlarında Eleştirel Söylem Analizi: Kasap Döner Reklam Filmi İncelemesi
Critical Discourse Analysis in Television Advertisements: A Review of the Kasap Döner Advertising Film
Derya Büyükduman
doi: 10.5505/sec.2022.10820  Sayfalar 67 - 97
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada reklamlarda kullanılan rahatsız ve irrite edici üslubun bireyleri kutuplaştırıcı, kışkırtıcı etkisinin akran zorbalığına itmesi gibi markaya yönelik olumsuz algı oluşturan etmenler ele alınmıştır. Bu genel amaç doğrultusunda çalışmanın amacı 2017 yılında yayınlanan Kasap Döner markasına ait televizyon reklamlarının sahip olduğu irrite ve rahatsız edici, akran zorbalığına teşvik edici üslubun eleştirel söylem analizi ile incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmanın evrenini Türkiye’deki gıda sektörünün kullandığı televizyon reklamları oluşturmaktadır. Örneklem olarak Kasap Döner markasının 2017 yılında kullandığı dört adet reklam ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, kışkırtıcı söylemler nedeniyle örneklem belirleme yöntemlerinden amaçlı örneklem ile belirlenmiştir. Araştırmanın yöntemi söylem analizi olarak belirlenmiştir. Söylem analizi tekniklerinden biri olarak Van Djik tarafından geliştirilen eleştirel söylem analizi Ayvaz ve Livberber, (2019) tarafından tablolaştırılan eleştirel söylem analizi teması referans olarak belirlenmiştir.
BULGULAR: Çalışma kapsamında ele alınan dört reklam filminin makro ve mikro yapılarının incelenmesi ile elde edilen bilgiler doğrultusunda kullanılan metinlerin söylem açısından kişileri kutuplaştırdığı ve karakterlerin karşılaştırılması ile bireyleri ayrıştırıcı, argo kelimeler ile tasvir etmesi izleyiciler bakımından olumsuz algı, irrite oluşturucu etmenler olduğu sonucuna varılmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Alaycı ve kışkırtıcı içerikli dört adet reklamın bireyler üzerinde oluşturması kuvvetle muhtemel negatif yönlü algıyı incelediğimizde elde ettiğimiz sonucu üç başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan ilki bireyleri kutuplaştırmaya çalışmasıdır. Reklamda kullanılan metinler, sloganlar, karakterler toplumdaki bireyleri kategorize etmeye, ayrıştırmaya hatta akran zorbalığına teşvik etmeye yöneliktir. Diğer bir sonuç ise üslup kullanımında etik ihlalleri ile dolu olmasıdır. Dört reklam filminde de hakaret edici, aşağılayıcı ve kışkırtıcı bir içerik kullanıldığı gözükmektedir. Üçüncü sonuç ise reklamın üslubunun irritasyon oluşturmasıdır. Reklam filmi senaryo dahil kullanılan karakterler, sözcükler ile izleyiciyi irrite etmektedir.

DERLEME
8. 
Prososyal Davranışlara Duygu ve Aile Odaklı Bir Bakış
An Emotional and Family-Focused Perspective on Prosocial Behaviors
Hurizat Hande Turp, Hatice Kurt Ata
doi: 10.5505/sec.2022.58066  Sayfalar 98 - 107
GİRİŞ ve AMAÇ: Bireyin hayatındaki birçok davranışın temelini oluşturduğu düşünülen birkaç kavramdan bazıları aile, duygu ve prososyal davranışlardır. Bu çalışmada sözü geçen kavramlar arasında güncel bakış açısı ile kurulan bağlantılar aracılığıyla bir derleme çalışması yapılması amaçlanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: DSM-V incelendiğinden birçok psikolojik rahatsızlığın duygu bozukluklarını içerdiği görülmektedir. Duygusal bozuklukların temeli ise çocukluk yıllarında atılmaktadır. Bu sebeple aile içindeki duygu gelişimi üzerine çalışmak önemli bir koruyucu ruh sağlığı hizmeti olarak nitelendirilebilir. Son on yıla dek, nahoş duygunun bastırılmasının normal kabul edildiği ancak bugünün psikoloji dünyasında duyguların iyi ya da kötü hissettirmesine takılmaksızın dostça kabulünün önem kazandığı bilinmektedir. Çocuklarının duygusal ifadelerinin daha fazla bastırılmasına teşvik eden, çocuklarının olumsuz duygularına cezalandırıcı veya küçümseyici tepkiler veren ailelerde daha olumsuz bir aile duygusal ortamı olduğu bildirilmiştir. Ayrıca, bireyler karşılığında bir kazanç beklemeksizin başkalarıyla empati kurarak destek olabilmeyi model alarak ailede öğrenmektedir. Bu sebeple sağlıklı ailenin yolu duygularını kabul eden, paylaşan, kendi kadar başkasına da destek olabilen bireyler olup bu felsefeyi kazanmış çocuklar yetiştirmekten geçtiği söylenebilir.

LookUs & Online Makale